‘Ne Guardiola’nın City’si, ne de Inzaghi’nin Inter’i! Bu finalin galibi İstanbul’
TEŞEKKÜRLER – TAYFUN BAYINDIR (MİLLİYET)
“Bakmayın siz bu maçın sonucuna. Bu maçı kazanan ne Guardiola’nın City’si, ne de Inzaghi’nin Inter’i. Bu finalin galibi İstanbul’dur, Şampiyonlar Ligi finalini bu kente getirenlerdir ve tertibin başarılı bir biçimde hayata geçmesini sağlayanlandır. Emeği geçen kim varsa yürekten teşekkür etmemiz lazım. Bir final lakin bu türlü yüksek düzeyde organize edilir, bu kadar kusursuz işletilirdi. Arasanız kadıkızı misali bile eksik bulamazdınız.
Olimpiyatlar, Dünya Kupaları, Avrupa finalleri ve ulusal maçlar… Dünya’nın futbol oynanan çabucak hemen her ülkesinde bu tertiplerde maçlar izledim. Bir gazeteci gözüyle daima kıskandım, “Ne vakit bizde de olacak” dedim. Dün gördüm ki artık bizde de oluyor, hem de en güzeli. Konutum Anadolu yakasında Süreyya Plajı’nda, maçın oynandığı yer Avrupa yakası Başakşehir bölgesi, hiç trafik olmasa bir saat, bir saat on dakikada ulaşabileceğimiz bir uzaklıkta. Marmaray ile karşıya geçiş, metroyla buluşup, akabinde iki aktarmayla Atatürk Olimpiyat Stadı’na varış, en fazla iki saat. Hem de klimalı, tertemiz araçlarda.
‘GURURLA FİNALİ İZLEDİM’
Araçlarıyla gelenler için de durum farklı değil. Tahminen biraz trafik yaşadılar fakat evvelce planlanmış park yerlerine araçlarını koydular, akıllı telefonlarındaki biletleriyle hiçbir zorluk çekmeden yerlerine oturdular. Tahminen anlatması çok kolay. Lakin yaşaması daha kolay. Yıllarını bu işe vermiş bir spor gazetecisi olarak gururla Şampiyonlar Ligi finalini izlediğimi söylemeliyim. Bir defa daha kimin emeği varsa, Ulaştırma Bakanlığı, İstanbul Büyükşehir Belediyesi, Gençlik ve Spor Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı, Türkiye Futbol Federasyonu…
Kim varsa hepsine yürekten alkış tutmak lazım. Umarım, dün finali büyük bir keyifle izleyen hem FIFA hem UEFA Lideri da Türkiye’ye böylesi büyük tertipleri sıklıkla verirler.
Ne var ki söylemeden de geçemeyeceğim; tüm bu hoşlukların yanında son yıllarda ülkemizin başına bela olan fırsatçılık, Atatürk Olimpiyat Stadı’nda da tepe yapmıştı. Bir kutu suyun (şişe değil) 65 liraya satıldığı, 100 lira verdiğinizde de asla bozuk paranın çıkmadığı, karşılığında bir küçük gofretin para üstü olarak verildiği durum da vardı. Neyse biz gelelim maça…
‘HAALAND İSTEDİĞİ TOPLARI ALAMADI’
Gerçekçi konuşmak gerek tertip olarak en güzellerinden biriydi tahminen bu final fakat futbol kalitesi olarak o denli değildi. Ne çılgın atak yapan, bizi hop oturup hop kaldıran bir City vardı, ne de asla berbat olmayan, vakit zaman ataktan da hoş görünen savunma futbolu sergileyen Inter… Haaland’ın istediği topları alamaması, iki grubun da orta alanı çok kalabalık tutması ve Dzeko’nun hiç varlık gösterememesi tahminen de maçın kalitesini vasata getiren ana unsurlardı.
‘INZAGHI’NİN EN BÜYÜK PİŞMANLIĞI LUKAKU’
De Bruyne’nin maçın çabucak başındaki sakatlığı, City’nin atak temposunu görünür derecede düşürdü. Lakin yeniden de alışkanlıklar Rodri’nin, City tipi gol atmasını sağladı ve açıkçası kupa İngilizlere yakıştı. Inzaghi’ye gelince… Yedek kulübesi City’ye oranla zayıf kalınca denetimli futbol ve kontrataktan bir şeyler yaratmaya çalıştı lakin istediğini alamadı. Sanırım Inzaghi’nin bu maçtaki en büyük pişmanlığı Lukaku’yu birinci 11’de başlatmamasıdır.
GÜNEŞİ GÖREN KAR ÜZERE – SENAD OK (MİLLİYET)
Futbolda tahminen de tepe noktasına ulaştı Guardiola… Barcelona’da yaptıklarından sonra oyun olarak bunun bir benzerini Messi üzere bir oyuncu olmadan tekrar edebilmesi çok değerli. Oyunu oynatıyordu lakin kupası eksikti. Dün bunu da başardı ve artık doruğa çıktı. O denli bir oyun oynatıyor ki mekanik bir hale getirdi. Yıllardır yapılan tekrar adeta mükemmelleşmeyi sağladı. City, dünyada kimle oynarsa oynasın maçın favorisi. Bu türlü bir ekip. Hatta en düzgün beş ekipten karma yapsan bile yeniden favori. Özetle dünyanın en uygun futbolunu oynayan kadro.
‘ONANA BİR OYUN KURUCU GİBİ’
Real Madrid üzere bu turnuvanın sahibini, devini bir evvelki cinste ne hale getirdiklerini hatırlamak kâfi. Doğal olarak İnter’e karşı da net favoriydi. İnter’in oyun şekli City’e aykırı gelebilecek tipten. O denli de oldu. Bir sefer sabırlı oynuyorlar. Eski teknik adam Conte periyodunda oynanan 3’lü sistemi motamot devam ettiriyor İnzaghi. Bir devamlılık ve ezber kelam konusu. Pas oyunu çok kıymetli İnter için. Pas örgüsüne başladılar mı tehlikeli oluyor. City buna çok müsaade vermedi. Oyunun merkezindeki Hakan başta olmak üzere merkezde topu âlâ kullanan oyunculara çok güzel baskı yaptılar. Kaleci Onana’yı bir oyun kurucu üzere kullanıyorlar. Pas merkezi oluyor. Beklerle oyuna başlamaya çalışıyor. Buna City tedbir alınca uzun toplarla birkaç tehlike de yakaladılar.
De Bruyne’nun sakatlanıp çıkması City’nin oyun planını sarssa da toparlandı. Ve tekrar oyunun denetimini eline aldı. Rakipler adeta güneşi gören kar üzere eriyor eninde sonunda. İnter 68 dakika çok güzel dayandı. Oyunu tuttu ve belirli kısımlarda ortak oldu. City’ye kendinizi kaptırırsanız yerle bir olursunuz. Yediğinizde de çabucak toparlanmanız ve şoku atlamanız lazım. Yoksa beş dakikada fark olabilir. Nefes almaya talihiniz yok. Bir boşluk kâfi. Dün de bu boşluğu bulup cezayı kestiler. İnter bu darbeye karşın dağılmadı. Tepki verdi. Son dakikada gole de yaklaştı fakat talih yanında değildi.
‘INTER FİNALİN HAKKINI ÇABASIYLA VERDİ’
Sonuçta tahminen favori kazandı fakat çok zorlanarak. İnter tahminen kendi oyununu istediği üzere oynayamadı lakin çabayı hiç bırakmadı. Finalin hakkını gayretiyle verdi. Elinden geleni yaptı. Bu da son ana kadar herkesin heyecanlı bir maç izlemesini sağladı.”