Kılıçdaroğlu: Arbededen, çekişmeden bir şey çıkmadı

Saadet Partisi, Genel Lider Temel Karamollaoğlu’nun mesken sahipliğinde, İslam ülkelerinin büyükelçilerini bugün iftar yemeğinde konuk etti. Ankara’da gerçekleşen iftara, CHP Genel Lideri ve Millet İttifakı cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu da katıldı. Kılıçdaroğlu, büyükelçilere hitaben yaptığı konuşmada, “Böylesine hoş bir akşamda sizlerle birlikte olmaktan son derece memnunum. Temel Beyefendi ile bir arada Türk siyasetinde yeni bir anlayışı hükümran kılmaya çalıştık. Birlikte olmak, bir arada olmak. Hoşlukları toplumun her bölümüne anlatmanın bu topluma büyük bir fayda, yarar sağlayacağına inanıyoruz. Arbededen, çekişmeden bir şey çıkmadı. Fakat birlikte olduğumuz, birlikte olduğumuz vakit, ülkenin hoşluklarını toplumun her kesitine rahatlıkla aktarabiliriz. Ne benim ne Temel Bey’in özel bir isteği yok. Şayet bir istek varsa bu, ülkenin huzur içinde yoluna devam etmesidir. En büyük isteğimiz bu. Ramazan ayındayız, evet mübarek bir aydayız. Manevi hislerimizin zenginleştiği bir aydayız. Dostlukları ve birliktelikleri dillendirdiğimiz bir aydayız” tabirlerini kullandı.

Kılıçdaroğlu, 6 Şubat’taki zelzele felaketine değinerek, “Bir sarsıntı felaketi yaşandı, onun açtığı yaraları Türkiye’de daima bir arada gidermeye ve tedavi etmeye çalışıyoruz. Lakin bu millete bir kelamımız var. Dükkanı yıkılan, meskeni yıkılan, ahırı yıkılan herkesin lakin herkesin konutunu, dükkanını, ahırını yine yapacağız. O beşerler, bir kuruş para ödemeden toplumsal devletin muhafazası altında, kendi ahırlarında en azından hayvanlarını besleyebilecek, dükkanda alışverişini yapabilecek, konutunda de rahat oturabilecek. Helalleşmenin aslında bu noktada gerçekleşebileceğine inanıyorum. Ölenleri geri getiremeyiz ancak o binaların yapılması için 42 kişi imza attı, 13 evrak düzenlendi. Hepsi kamu vazifelisiydi. Bir kişi, dükkanı alan, tek bir imza attı tapuda. Dedi ki ‘Bu binalar sağlam yapılmıştır, devlet de garantisini vermiştir. Evraklar düzenlenmiştir, fizik mühendisinden mimara kadar 43 kişi imza atmıştır. O vakit ben de gidip bu dairemi, dükkanımı alayım.’ Münasebetiyle bize düşen misyon, o konutları, konutları, dükkanları tekrar yapıp hak sahiplerine teslim etmektir. Ölenleri geri getiremeyiz, gerçek ancak oturup helalleşeceğiz. Ölenleri geri getiremiyoruz lakin toplumsal devlet olarak üstümüze düşen bütün yükümlülükleri, fedakarlıkları daima bir arada yapıyoruz demektir. Bu vesile ile yardımlarını esirgemeyen, bütün dünyaya, başta İslam ülkeleri olmak üzere hepinize şükran borçluyuz. Dostluğu, insanlığı, daima birlikte yardım süreci içinde gördük. Hasebiyle sizlere teşekkür ederiz” açıklamasında bulundu.

‘İSLAM ÜLKELERİNDE NEDEN ACI VE GÖZYAŞI VAR?’

“Alimin vefatı alemin mevti üzereyse, sevgili peygamberimiz bir alimin mevtini bir kainatın vefatına bağlıyorsa bilime ne kadar İslam dünyasının değer verdiğini gösteriyor” diyen Kılıçdaroğlu konuşmasının devamında şunları söyledi:

“Bir soru ile başlayım. İslam ülkelerinde neden acı ve gözyaşı var? Bu soruyu, akılbaliğ olan herkesin kendi vicdanında sorgulaması lazım. Aslında bilimde çığır açan, İslam dünyası. Sosyolojiden tutun matematiğe kadar. Tıptan tutun uzay bilimlerine kadar. İslam dünyasının İslamiyet’ten çabucak sonra gerçekleştirdiği bilimdeki inanılmaz gelişmeler, Orta Çağ’da Rönesans’ın başlamasına yol açtı. Bilimde ve teknolojide bu kadar değerli adımlar atan İslam dünyası 21’inci yüzyılda neden geride? Bunu hepimizin sorgulamamız lazım. Kaldı ki Büyük Yaratan Kur’an-ı Kerim’de diyor ki ‘Aklınızı kullanmıyor musunuz?’. Aklı kullanmanın yolu, aslında Aziz Yaratan’ın mucizelerini keşfetmektir. Bize sunduğu nimetleri keşfetmektir. Bilim ve teknolojide ilerleyen ülkeler, başka ülkelere kendi teknolojilerini de götürebilmektedirler. Biz, bilim ve teknolojiye, üniversitelere kıymet, fakat hakikaten çok fazla değer vermek zorundayız. Sayın Karamollaoğlu, Filistin ve Filistin’de yaşananları dillendirdi. Yıllardır devam eden bir dram var, hakları gasp edilen beşerler var orada. O vakit şayet biz hakkın ve haklının yanında duracaksak elbette ki Filistin ve Filistin davasının yanında durmak zorundayız. Aksi hale biz, bize öğretilen inancı reddetmiş oluruz. Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytansa haksızlık karşısında susmayacağız, bir yerde haksızlık varsa ona karşı çıkacağız. Bu, benim yakınım, akrabam ve hiç tanımadığım birisi de olabilir. Hasebiyle hakkı, hukuku, adaleti İslamiyet bize zati öğretiyor. Hak, hukuk ve adaleti öğretiyor. Bilgi ve bilimden geriye hakikat gidince, adaletten de geriye gerçek gidiliyor, bir toplumda çürüme süreci başlıyor. Bu çürümeyi kaldırmak lazım. Biz, bir ortada, birlikte bu ülkenin huzuru, İslam dünyasının huzuru için çalışmak zorundayız. Bizim bir amacımız var, Orta Doğu için. Orta Doğu’nun yazgısı daima acı, daima kan ve gözyaşı oldu. Neden? Yer altında büyük bir zenginlik var ancak o zenginlik ülkeler için daima felakete dönüşebiliyor. Bunu bir biçimi ile çözmek gerekiyor. Barışı hükümran kıldığınız vakit, toplumsal dayanışmayı güçlü kıldığınız vakit pek çok sorunu çözebilirsiniz. Orta Doğu Barış ve İşbirliği Teşkilatı kurmaya karar verdik. Türkiye, İran, Irak ve Suriye; ne için bir ortaya gelmiyoruz? Orta Doğu’da olanlar karşısında neden birbirimize farklı bakıyoruz? Pekala sorun çözülebilir. Pekala bir ortaya gelebilir, insanların acılarını en azından gidermek konusunda özel bir uğraş harcayabiliriz. Bunların hepsi olabilir.”

‘BİRLİKTE, BİR ARADA GÜZELCE YAŞAMAK VARKEN NEDEN ACILAR OLSUN’

Kılıçdaroğlu, konuşmasına ramazan ayının vicdanen sorgulama yapmamız gereken bir ay olduğunu belirterek, “Yani kendini bilmek ve Yunus’un dediğini yapmaktır. İlim ilim bilmektir, ilim kendin bilmektir. Sen kendini bilmezsen, bu kaç okumaktır. Biz, kendimizi bilmek zorundayız. Biz, kendimizi bilirken kendi vicdanımızda her şeyi bir biçimi ile sorgulamak zorundayız. Haksızlık karşısında, en azından bu kadar da olmaz diyebileceğimiz noktaya vicdanımızı getirmek zorundayız. Birlikte, birlikte güzelce yaşamak varken neden acılar, neden gözyaşları olsun? O sorgulamayı da en azından ramazan ayı münasebetiyle olsun yapmak zorundayız. Bunun da olması gerekir.” dedi.

‘BEN, ŞİKAYETTEN YANA DEĞİLİM, SIKINTILARI ÇÖZMEKTEN YANAYIM’

Kılıçdaroğlu, şikayetten yana değil tahlilden yana olduğu vurgulayarak, “İslam dünyası şikayet eder. Ben, şikayetten yana değilim. Ben, sıkıntıları çözmekten yanayım. Sorun var mı? Var. Çözülmesi lazım mı? Çözülmesi lazım. Ne ile çözeceğiz? Aziz Yaratan’ın bize verdiği en kıymetli akıl ve bilgi ile. Yani birikim ile çözeceğiz. Bazen bir sorunu tek başına çözme bahtımız olmayabilir. Birlikte, birlikte olacağız, hoşlukta buluşacağız, yeniden bu sorunu çözeceğiz. Sıkıntıları çözen bir toplum, daha süratli ve güçlü ilerler. Zira akılcı siyasetlerle sorun çözülür, önyargılarla sorun çözülmez. Tıpkı şeyi yapıp farklı sonuçlar beklemek mümkün değil. Dolayısı ile aklımızı kullanarak pek çok sorunu akılcı siyasetler ile çözebiliriz” diye konuştu.