Fenerbahçe derbisinin akabinde Beşiktaşlı yıldıza övgü: Resital! İşte fırtınanın şövalyesi

Fenerbahçe, Spor Toto Muhteşem Lig’in 27’nci haftasında Beşiktaş’ı konuk etti. Heyecan dolu müsabaka siyah-beyazlıların 4-2’lik galibiyetiyle sona erdi. Kritik karşılaşmayı spor müellifleri kaleme aldı.

Usta kalem, Beşiktaş’ın deneyimli futbolcusu hakkında çarpıcı tabirler kullandı. Öte yandan Nathan Redmond’ın performansı da büyük beğeni kazandı.

İşte Fenerbahçe – Beşiktaş maçı sonrası yapılan değerlendirmeler…

TARİHİ ŞOV / BİLAL MEŞE

Derbilerin tadı oburdur, hayat durur ülkemizde. Gelin görün ki birinci yarıda ismine yakışır o denli aman aman bir uğraşa tanıklık edemedik. Bunun temelinde faüllerin gırla gitmesi ve sarı kartların hava uçuşması yatıyordu kuşkusuz.
MHK derbiye anlı ulu kokartı kocaman, Halil Umut Meler ve takımını atadı. Valla, asla fanatik olmadım, olanı da hiç sevmem. Ne var ki bazen insanın sabrı taşıyor, taşırıyorlar, tıpkı FIFA kokartlı Halil Umut Meler gibi!

O penaltı kararını neye dayanarak verdin, o kadar kolay mi, beyaz noktayı göstermek? Bırakın eski hakemlerimizi, sokaktaki adama sorsan o duruma penaltı veren hakemin kokartını sökerler! Haydi sen verdin, VAR’daki Alper Ulusoy nerede? İkinci kararın tamam, ancak birincisinde sınıfta kaldı sınıfta!
Bunun içindir ki derbinin VAR kayıtlarının açıklanması koşul, eyyy TFF, bundan kaçış yok! Bilhassa birinci penaltıdaki muhabbeti ben de merak ediyorum, kamuoyu da bilesiniz!

Fenerbahçe biraz baskılı gözüktü, hepsi o kadar… Penaltının dışında Valencia’nın kaçırdığı bir konum var ki, o da şaşırdı biz de. Arda pasıyla Valencia’yı kaçırdı, Mert ile karşı karşıya kaldı, vurdu, deneyimli eldiven ayaklarıyla topu uzaklaştırdı. Akabinde sarı-lacivertli golcü, penaltı atışında kusur yapmadı, ekibini 1-0 öne geçirdi.
Beşiktaş’ın ise Welinton ve Aboubakar’la iki konum buldu, gelin görün ki Altay deneyimini konuşturdu, geçit vermedi. Bilhassa Aboubakar, Samet’i geçti, ağır kalınca Altay ayaklarının ortasından topu eliyle uzaklaştırdı.

Güneş’in Redmond ve Maxim dokunuşları Kartal ismine işin rengini bir anda değişitirdi, derbiye de renk geldi. Bak Welinton, kaideler ne olursa olsun oyunda kalacaksın, kızarmayacaksın! Bırak penaltı yaptırma, gol olsun yahut olmasın, ancak ekibini eksik bırakma, üstelik sarı kartın var, unuttun mu? Neyse, 53’teki ikinci penaltı atışında Valencia birebir köşeyi denedi, top yan direğe çarparak auta gitti.

Kartal eksik kalmasına rağmen çabayı bırakmadı. İkinci yarıda oyuna giren Redmond, asistleriyle adeta yıldızlaştı. Cenk Tosun’a iki asist yaptı, deneyimli krampon ikisini de affetmedi, gollerle taçlandırdı.
Redmond… Redmond… Redmond… Redmond… Bir gol üç asist, o nasıl bir istatistiktir? O nasıl bir ciğerdir kardeş, o nasıl tekniktir, kaç kişiyi geçtin, gittin 75’te Altay’ın uzanamayacağı köşeye topu gönderdin, farkı da ikiye çıkardın, helal olsun sana…
90+1… O ana kadar kenar idareye kaçırdıklarıyla saç baş yolduran Aboubakar, tekrar Redmond’un sayesinde sahne aldı, farkı üçe çıkarırken, 90 artı 5’te İrfan Can Kahveci, raket üzere kullandığı soluyla Mert’i avladı, farkı ikiye düşürdü.
Evet, on kişi kalan Kartal, tarihi bir galibiyete imza attı, doruğa ortak olmaya da devam ediyor.
Maçın yıldızı kuşkusuz Redmond’tur… Son kelamım hakem Meler’e: Kartal’ın bu galibiyeti birinci yarıdaki o skandal penaltı kararını örtmez, bilesin.

KADIKÖY’DE FIRTINA / ATTİLA GÖKÇE

Kredisini tüketmiş iki kadro, tepedeki en kıymetli kozlarını oynamak üzere buluştuklarında bu maçta her türlü tansiyonun çatışmanın şok ve hayal kırıklığının yaşanabileceği biliniyor ve bekleniyordu.
Fenerbahçe ve Beşiktaş topun durduğu her an neredeyse meydan arbedesi diyebileceğimiz kabadayılıklar sergilediler. Sportmen, meslektaş, arkadaş olduklarını unuttular. Mert Hakan Yandaş’la Aboubakar itiş kakışına öteki arkadaşları da katılacak oldu. Yakışıksız imajlar, yakın planda birbirini tehdit eden hızlar, berbatlıklar sinemasının kareleri üzereydi. Hele Mert Hakan Yandaş kardeşimizin Halil Umut Meler’e bir zirveden bakışla o denli bir atarlanması vardı ki utanırdınız. Neyse oyunda her iki gruptan “daha akıllı” adamlar vardı. Hem onlar ortamı soğuttu (!) hem de Meler kartlarını gösterip olayı sonlandırdı.
İlk yarıdan küçük notlar verelim. Beşiktaşlı Onur-Arda temasındaki penaltıda VAR odasından bir davet gelse âlâ olurdu. FİFA bu çeşit konumları “gri” olarak değerlendirip VAR’ı devre dışı bırakıyor. Lakin o durumda temas eden oyuncu Onur değil, Arda… Hamleci kendi takılıyor. Halil Umut Meler, VAR odasından bir davet alıp tekrar izlese daha yanlışsız bir karar verebilirdi. Derbilerde ve üst üste maç yönetmekte ne kadar ağır bir iş yüklendiğini gösterdi. Meler, eski formunda değil. Sınırsız görevlendirme kararı tamam da, bu hakemi tüketmesek daha âlâ olur.

İkinci yarıda rüzgar döndü. Ilıman ve uysal hava akımının yerini buz üzere donduran Beşiktaş fırtınası aldı.
Bu fırtınayı başlatan adam Şenol Güneş. Fenerbahçe’nin ofansa kilitlenmiş oyununda savunma gediklerini görerek inanılmaz atılımlar yaptı. İkinci yarıda Ghezzal ve Hadziahmetoviç’i oyundan alıp Maxim ve Redmond’u oyuna sürmesi çok isabetli dokunuşlardı. 55’deki Gedson-Necip değişikliği de yerindeydi. İkinci penaltıda Welinton’un kırmızı kart görmesiyle (Dk.50) 10 kişi kalan Beşiktaş’ta yıkımı önleyen birinci olay Valencia’nın atıştan yararlanamaması oldu. Sonrasında Nathan Redmond’un “resital” güzelliğindeki sanatsal gösterisine şahit olduk. 3 asist ve 1 gol… İşte fırtınanın şövalyesi.. Oyun öylesine döndü ki Fenerbahçe taraftarı da takdirlerini alkışlarla gösterdi.

Bu arada… Cenk Tosun’un kaptanlığını oyun içinde adanmışlıkla çabasını genç futbolculara örnek olarak sunmak gerekiyor. Vincent Aboubakar… Dördüncü golü atarken içten içe “Cenk atarsa ben de atarım” dercesine tatlı bir rekabetin ortağı olarak övgüleri kazandı.
Maçın Fenerbahçe açısından iki hoşluğu var: Arda’nın birinci onbirde genç bir önder adayı olarak maça başlaması. Başarılı bir performans sergilemesi… İrfan Can Kahveci’nin nihayet sonradan girdiği oyunda bir gol atarak formuna dönüş sinyali vermesi.
Güzel bir derbi izledik.. Tarihe geçecek bir oyuna şahit olduk. Gönül daha ne istesin ki!