Canikli: 7’li masa mutabakat metni, taahhütleriyle ulus devletini tehdit ediyor

AK Parti Genel Lider Yardımcısı Nurettin Canikli, toplumsal medya hesabından Millet İttifakı tarafından oluşturulan ‘Ortak Siyasetler Mutabakat Metni’ndeki siyasetlere ait yaptığı açıklamada, mutabakat metniyle ulus devletinin hem ekonomik kurumları ve işleyiş düzeneği hem de siyasi ve idari yapılanmasının ortadan kaldırılmasının hedeflendiğini söyledi.

“7’li masanın mutabakat metninde yer alan taahhüt ve gayeleri dikkate alınırsa, Mustafa Kemal Atatürk liderliğinde kurulan Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin, cumhuriyeti ve ulus devleti tarihe karışır” sözlerini kullanan Canikli, şu değerlendirmelerde bulundu:

“7’li masanın vize serbestisi için Avrupa’nın, Terörle Uğraş Yasası’nda yapılmasını istediği değişiklikleri gerçekleştirme vaadi ile, PKK ve öteki terör örgütlerini övmek, propagandasını yapmak ve onlara taraftar kazandırmak yasal hale gelir. Temelinde bu düzenleme terör örgütlerinin toplum nezdinde legalleşmesi ve siyasi bir tertip olarak kabul edilmesinin önünü açar. Birebir vakitte, terörle gayrette önemli ve devletin güvenliğini tehdit edecek boyutta zafiyete sebep olur. PKK terör örgütü, ülkenin muhakkak bölgelerinde siyasi yapılanma için hiçbir mahzurla müsabakadan uygun bir çalışma ortamı sağlar. 7’li masanın cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu’na dayanaklarını açıklayan HDP yetkililerinin cumhuriyeti ve ulus devleti gaye alan açıklamaları, Kemal Kılıçdaroğlu ve 7’li masanın HDP ile kapalı kapılar arkasındaki mutabakatlarının yansımalarını göstermektedir.”

“TSK KUZEY IRAK, KUZEY SURİYE VE LİBYA’DAN BÜSBÜTÜN ÇEKİLİR”

IMF ve gibisi kuruluşlardan yüklü ölçüde kredi kullanılmasının değerli siyasi talepleri de beraberinde getireceğini savunan Canikli, ABD ve Avrupa Birliği’nin (AB) bu bahisteki siyasi taleplerinin bilindiğini aktararak, bunun sıkça kamuoyu ile paylaşıldığını ve ikili görüşmelerde lisana getirildiğini vurguladı.
“Vaatleri doğrultusunda IMF ile kredi kolaylığını içeren mümkün bir stand-by düzenlemesi ile Türkiye aşağıdaki siyasi ödünleri vermek zorunda kalır” diyen Canikli, verilebilecek ödünleri şöyle sıraladı:

“Sınır ötesi operasyonların durdurulması çerçevesinde Türk silahlı Kuvvetleri Kuzey Irak, Kuzey Suriye ve Libya’dan büsbütün çekilir. Kuzey Irak ve Kuzey Suriye’den Türkiye’ye yönelik terör akınları, ABD ve Avrupa tarafından terör örgütüne sağlanan sofistike silah sistemleriyle hava taarruz araçları dahil daha ağır bir biçimde tekrar başlar. Türkiye Güney Kıbrıs Rum Kesimi’ni bağımsız bir devlet olarak tanır ve Doğu Akdeniz’deki tüm haklarından vazgeçmiş olur. Bu taviz vize serbestisi için de AB tarafından talep edilmektedir. Devlet tarafından yürütülen değerli ve kritik savunma sanayi projeleri ile savunma eserlerinin yerlileştirilmesi çalışmaları son bulur. Mükemmel ve eşsiz hava savunma araçları üreten Baykar firması devletleştirilerek etkisiz hale gelir. Bu durum 7’li masanın genel liderleri ve milletvekilleri tarafından ‘erken dışa vurum’ olarak sık sık lisana getirilmektedir. Rusya ile bağlantılarda Türkiye, Batı’nın yanında ve Rusya’nın karşısında yer alarak; Rusya ile siyasi ve savunma alanındaki iş birliği büsbütün sonlandırılır, ekonomik bağlantılar ise en alt düzeye çekilir.”

IMF ile yapılacak ve yüklü bir finansman paketini içerecek mümkün stand-by düzenlemesinden sonra, Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın bağımsız para ve maliye siyaseti izleyemeyeceği için fiilen devre dışında kalacağını argüman eden Canikli, “Hazine ve Maliye Bakanlığı, borçlanma ve faiz siyasetinden, gelir ve harcama siyasetine kadar hiçbir mevzuda kendi hür iradesiyle karar alamaz ve uygulayamaz” dedi.

Canikli, içinde bulunulan periyodun IMF ile stand-by mutabakatına bağlı olarak yürütülen bir periyot olması halinde birçok atılımın hayata geçirilemeyeceğini hatırlattı.

“Kamu bankaları küçültülüp etkisiz hale getirilerek finansal sistemimiz büsbütün global sermayenin denetimine geçer; para ve sermaye piyasaları global sermayenin operasyonlarına açık hale gelir” sözlerini kullanan Canikli, kamu bankalarının piyasadan çekilmesi durumunda önemli üretim ve istihdam kaybı yaşanacağının altını çizerek, “Türkiye iktisadının rüzgarın önündeki misl-i hazan üzere savrulmasına neden olur. Devlet ismine ve lehine finansal sistemin dışarıdan kaynaklı şoklara karşı korunmasını sağlayan sistem ortadan kalkar” açıklamasını yaptı.

“TCMB FİİLEN ETKİSİZ ELEMAN POZİSYONUNA DÜŞÜRÜLÜR”

Millet İttifakı’nın ekonomik programının uygulanması halinde para basma yetkisinin fiilen Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’ndan (TCMB) alınıp, kısa vadeli sıcak para hareketleri yoluyla global sermayeye aktarılacağını tez eden Canikli, şöyle devam etti:

“TCMB fiilen etkisiz eleman pozisyonuna düşürülür ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kalelerinden bir tanesi milletlerarası global sermayeye teslim edilir. İstanbul Menkul Değerler Borsası’ndaki (BİST) pay senedi fiyat hareketleri, yabancı portföy yatırımcısının kararları doğrultusunda hareket eder, fiyatlardaki çok oynaklığı azaltmayı sağlayacak denetim sistemleri kullanılamaz hale gelir. Bilhassa piyasaya ani ve blok olarak sermaye giriş ve çıkışlarının oluşturacağı türbülanslara karşı BİST İdaresinin elinde tesirli bir araç kalmaz. Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, IMF’in bilhassa destekleme alımlarına getireceği ölçü ve fiyat kısıtlamaları nedeniyle bağımsız bir siyaset izlenemez ve Tarım siyasetleriyle ilgili temel parametre ve amaçlar İMF tarafından belirlenir. Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, kendisine verilen programı uygulamak durumunda kalan edilgen bir yapıya dönüşür.”

Canikli, Cumhurbaşkanı Adayı ve CHP Genel Lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun ve Millet İttifakı’nın, iktisatla ilgili süreçleri, Daron Acemoğlu ve Jeremy Rifkin’in nezaret ve kontrolünde yürüteceklerini tüm dünyaya ilan ettiklerini belirterek, “7’li masanın genel liderleri imzaladıkları mutabakat metninde, iktisattaki temel karar alma ve uygulama düzeneklerinin global sermayenin kullanımına bırakacaklarını, 100 yıllık Türkiye Cumhuriyeti devletinin üniter yapısını değiştireceklerini, merkezi idarenin Cumhurbaşkanlığı seçiminde Kemal Kılıçdaroğlu’nu desteklemeleri karşılığında, terör örgütü PKK’nın siyasi sözcülüğünü yapan HDP’nin Türkiye’yi bölünmeye götürecek taleplerini yerine getireceklerini, gücünün zayıflatıldığı özerk ve federal bölgesel idareleri oluşturacaklarını, kabul ve beyan etmektedirler” dedi.